![](https://www.sorularlasaidnursi.com/wp-content/uploads/2015/12/ihlas.jpg)
Risâle-i Nur’u sadeleştirmek, büyük bir cinayet!
Bizi yakînen tanıyan ve takip edenler bilirler ki, münâkaşalı konulara girmeyiz. Ancak Risâle-i Nur üzerine yapılan tartışmalara da bigâne kalamayız.
Bizi yakînen tanıyan ve takip edenler bilirler ki, münâkaşalı konulara girmeyiz. Ancak Risâle-i Nur üzerine yapılan tartışmalara da bigâne kalamayız.
İhlâs, kalbî bir ameldir. Kullukta harika sadâkat ve fevkalâde metânettir. İhlâs, İslâmiyetin bir esâsıdır. Rızâ-i İlâhî cihetinde Kur’ân’ın ders verdiği hükümler ve kudsî hakîkatlere ait harekât ve a’mâldir.
Manidar bir nakil:“Risâle-i Nûr âhize ve nâkile ile mücehhez bir radyo-yu Kur’âniyedir ki, onun tel ve lâmbaları, ayna, tel ve bataryaları hükmündeki satırları, kelimeleri, harfleri öyle intizamkârane ve îcazdârâne bast edilmiştir ki,
Kemiyetin (sayı çokluğunun), keyfiyete (kaliteye) nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar.1” der Bedîüzzaman Hazretleri.
Münâkaşa; kısaca ölçüsüz ve mîzânsız tartışmaktır. Aynı zamanda da sert tartışma ve ağız kavgasıdır. Bir konu hakkında, hep kendini haklı göstermek için karşısında konuşan kimsenin kalbini kıracak şekilde sözü uzatmak ve gönül incitmektir. Elhâsıl kötü […]
Eski zamanda değiliz. Âhirzaman asrı, “Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mânevîye karşı mağlûp olmak kâbildir.1” Gâyemiz Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsini enzâr-ı cihana, ehl-i îmâna ve insanlara göstermektir.
“Karşımızdaki dinsiz anarşist ve millet ve vatan düşmanlarıdır.1” Dinsizler ve anarşistler, zehirlemekten zevk alan akrep misilli ve habîs rûhludurlar. Öldürmekten ve yok etmekten menhus bir lezzet alırlar. Âciz ve çaresizdirler.
Önemli gördüğüm bir mevzûya değinmek istiyorum. Bu asrın insanlarının önemli hastalıklarından bir tanesi de, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarıdır.
“Çocukların tâlimi, ya cebirle, ya hevesâtlarını okşamakla olur.” 1 Yazımıza Bediüzzaman Hazretleri’nin Refet Bey’e yazdığı bir mektup ile başlayalım:
“İnsan, şecere-i hilkatin meyvesi olduğundan, meyve gibi en uzak ve en câmi ve umûma bakar ve umûmun cihetü’l-vahdetini içinde saklar bir kalb çekirdeğini taşıyan ve yüzü kesrete, fenâya, dünyaya bakan bir mahlûktur.
Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdetâ Asr-ı Saadette hissediyor. Yüzleri nûr, içleri nûr, dışları nûr… Hepsi huzûr içindeler. Temiz, ulvî, sonsuz birşeye bağlanmak; her yerde hâzır, nâzır olana, Âlemlerin Yaratıcısına bağlanmak, o yolda […]
Kur’ân-ı Kerîm’de “Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse.” 1 buyrulur. Kur’ân’ın nazarında hevâ, dalâlete ve sapkınlığa en yakın bir hâldir. Kur’ân’da Cenâb-ı Hak; Resûlullah’a (asm) şöyle emreder:
-Bu bir meslek ve meşrep yazısıdır- Bediüzzaman Hazretleri “Nur-u akıl kalbden gelir”1 der. Ayrıca “Kalpsiz akıl olamaz”2 diyerek önemli bir noktaya temas eder. Hatta “Ziya-i kalbsiz olmaz nur-i fikir münevver.”3 Çünkü kalb, îmânın mahallidir. “İmanın […]
Risâle-i Nur’un esâs mesleği hakikî ihlâs olmak cihetiyle (1); Nurun mesleğinin en mühim esâsı sırr-ı ihlâstır.
Lügâtlerde “tecdîd” kavramı yenileme, yenilenme, yeni hale getirme olarak bilinir. Tecdîd hareketi meşrû’ ve sünnetullahtır.
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur