![](https://www.sorularlasaidnursi.com/wp-content/uploads/2016/01/ramazan3.jpg)
Hevâyı hüdâya sevk etmek
Kur’ân-ı Kerîm’de “Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse.” 1 buyrulur. Kur’ân’ın nazarında hevâ, dalâlete ve sapkınlığa en yakın bir hâldir. Kur’ân’da Cenâb-ı Hak; Resûlullah’a (asm) şöyle emreder:
Kur’ân-ı Kerîm’de “Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse.” 1 buyrulur. Kur’ân’ın nazarında hevâ, dalâlete ve sapkınlığa en yakın bir hâldir. Kur’ân’da Cenâb-ı Hak; Resûlullah’a (asm) şöyle emreder:
-Bu bir meslek ve meşrep yazısıdır- Bediüzzaman Hazretleri “Nur-u akıl kalbden gelir”1 der. Ayrıca “Kalpsiz akıl olamaz”2 diyerek önemli bir noktaya temas eder. Hatta “Ziya-i kalbsiz olmaz nur-i fikir münevver.”3 Çünkü kalb, îmânın mahallidir. “İmanın […]
Risâle-i Nur’un esâs mesleği hakikî ihlâs olmak cihetiyle (1); Nurun mesleğinin en mühim esâsı sırr-ı ihlâstır.
Demokrat şahıs, görüşlerini başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışmaz. Muhatabı ile iyi niyetle iletişim kurar, ya ikna eder veya gerekirse ikna olur. Neticede taraflar arasında müsbet bir anlaşma sağlanır.
“O Kur’ân-ı Azimüşşan nasıl bir bahr-i tevhid’dir”1 aynen onun gibi; Onun bu zamandaki tefsiri olan Risale-i Nur’lar da bir ilim denizi, bir iman ve hakikat deryasıdır.
Her varlık, kendine mahsus yaratılış, hâl ve yaşayışı ile Allah’ın isimlerine farklı derecelerde aynalık eder. Bu varlıklar içinde elbette biz insanların ayrı bir yeri vardır.
Kur’ân’daki tekrar üslûbu üzerinde hem eski, hem yeni alimlerin kendilerine has görüşleri vardır.
Gerçeğe giden yol engellerle doludur. Bu engellere takılanlar hakikatın semasına kanat açamazlar, yere çakılıp kalırlar. Mesela, Hıristiyanlar özellikle şu üç engele takılıp kalmışlar, hak dinden udûl edip dalalete düşmüşlerdir:
Önce, Dünya Ticaret Merkezine (İkiz Kulelere) yapılan saldırılar ve ardından Amerika’nın “sonsuz özgürlük” adına başlattığı üçüncü bin yılın ilk savaşı, Türkiye kamuoyunda genel olarak kıyamet alametleri ve bunlardan da dâbbetü’l-arz’a dair büyük bir merak uyandırdı.
Bediüzzaman Said Nursi’nin, “Yeni Said” olarak tanımlanan döneme intibaktan sonra kendini tamamen “iman hakikatleri”ni neşre ve tebliğe hasrettiği, üzerinde tartışma götürmez bir gerçektir. Dolayısıyla bu makalenin amacı, onun bu gayesine hizmet edebilecek siyasi ve sosyal […]
Her ne kadar Batı dünyasında yaşayanların maddi ihtiyaçları karşılanmış ve çoğunluk refah içinde yaşıyorsa da, en temel ihtiyaçlar karşılanmamış durumdadır ve hatta daha da müzminleşmiştir.
İnsanların eline terhis tezkeresini verip, vazifelerinin bittiğini, imtihanlarının sona erdiğini, artık mükafat-mücazat zamanının geldiğini haber veren, Azrail Aleyhisselamdır. Dört büyük melekten birisidir.
Ölüm çoğunlukla hayatımızın soğuk yüzü ve korku ile algıladığımız bir kavram olagelmiştir. Bu kavramın sürekli hatırda tutulması anlamına gelen rabıta-i mevt sadece madde boyutu ile varlığı anlamlandırmak gayretindeki nazarlara garip gelebilir.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri tarafından Şam’da Cami-i Emevî’de irad edilen, çok ehemmiyetli görüldüğü için bir haftada iki defa tab edilen bu eser, Said Nursî’nin ifadesiyle “Cami-i Emevî yerine âlem-i İslâm camiinde, üç yüz yetmiş milyon […]
Özel niteliğe sahip bazı isimlerin yerine, başka bir isim ikame edilemez. İşte “Bediüzzaman Said Nursî” ismi de böyle bir isim. Bu ismin yerine başka bir isim koymak doğru olmuyor, çünkü Bediüzzaman Said Nursî
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur