![](https://www.sorularlasaidnursi.com/wp-content/uploads/2015/12/valide-peder-00001.jpg)
Mana-i Harfi; Acz
Eğer ruhumuz, cesedimizin şekillendirildiği ilk anlarda onunla irtibatlı olsaydı ve hafızamız olup da yaşadıklarımızı kaydetseydi, aczi anlatmaya gerek kalmazı herhalde.
Eğer ruhumuz, cesedimizin şekillendirildiği ilk anlarda onunla irtibatlı olsaydı ve hafızamız olup da yaşadıklarımızı kaydetseydi, aczi anlatmaya gerek kalmazı herhalde.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Cenab-ı Hak’ka vasıl olacak (ulaşacak) tarikler (yollar) pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat tarikatlerin (yolların) bazısı bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor.
Talim-i Esma, Cenâb-ı Hak tarafından ilk olarak Hazret-i Âdem Aleyhisselâma isimlerin öğretilmesi mu’cizesidir. Yani, “Şahs-ı Âdem’e tâlim-i esmâ ünvanıyla, nev-i benîâdem’e ilham olunan bütün ulûm ve fünûnun tâlimini ifade eder.” 1
1- Sahabe hakkında Ehl-i Sünnetin görüşü Ehl-i Sünnet, Hz. Muhammed’i (aleyhissalatu vesselâm) risaletine iman etmiş olarak görüp aynı imanla ölen kimseye Sahabe der.1 Bu görüşme kısa da olsa fark etmez.
Adalet mülkün temelidir.” Hazret-i Ömer’in fıtratını ve idareci özelliğini en güzel şekilde ifade eden bu söz hem mülk, hem melekût alemini şekillendiren temel bir kanunu ifade eder.
Yasin Suresinin 77. ayetinde: “O insan görmedi mi (bilmiyor mu?), biz onu bir damla meniden yarattık, şekil verdik, o ise kalkıp apaçık bir hasım kesilmiştir” şeklinde dehşet verici bir ikaz karşımıza çıkar.
İnsanlık tarihi boyunca yaşanan en önemli gerçeklerden biri “öğrenmek” fiili olsa gerek. “Tanımak”, “bilmek” gibi kavramları da içinde alan ve nihayetinde “sevmek” fiilini hedefleyen “öğrenmek” daha ana rahminde iken başlayan bir vetire.
Risale-i Nur etrafında oluşan önyargıların en görüneni ve en başta geleni dilinin “ağır” olduğudur.
Bediüzzaman Said Nursî, İslâmî çalışmaların dilden felsefe ve mistisizme kadar uzanan hemen hemen tüm konularına vâkıf önde gelen ilim ehlinden biriydi.Yazıları, kaleminin derinliğini ve zekâsının keskinliğini ortaya koymaktadır. Kendi zamanının ve bugünün entelektüel ve manevî […]
Bu yazıda, Bediüzzaman’ın hayat safhalarıyla ilgili bir soruya cevap arayacağız. Üstad Risalelerin pek çok yerinde, Eski Said ve Yeni Said tabirlerini kullanarak bir ayırım yapmakta, aralarındaki farklara ve benzerliklere işaret etmektedir.
Bediüzzaman’ın istibdat konusunda açık görüşü vardı. O şöyle diyordu: İstibdat bir tahakkümdür. Kanunsuz muameledir. Kuvvete dayanır, her fenalığa açılan kapıdır.
Bediüzzaman’ın bilime ve teknolojiye yaklaşımı son derece ilginçtir. Diğer konularda olduğu gibi bu konuda da anlamlı bir çıkış yaptığı söylenebilir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Âyetü’l-Kübra Risâlesi’nde; “İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Cenâb-ı Hakk’ı tanıyıp ona iman ve ibadet etmektir” 1 diyerek, insanın aslî vazifesini özetlemiş; bunun açılımını ise Risâle-i Nur Külliyatıyla yapmıştır.
Said Nursi Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. İleri savunma hattında, sürekli ateş altında, atının üzerinde bir ileri bir geri hareket ediyordu.
Risale-i Nur tefekkürünü bir yerlere yerleştirmek gerektiğinde, İslam alemindeki düşünce akımlarıyla arada birtakım benzerlikler bulunabilir. Onda bazı yönlerden tasavvufun izini, kelamın metodunu, hatta felsefeyi bulmak mümkündür.
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur